28 Aralık 2006

Biblo'nunda Enerjisi Bitiyormuş




Bu hafta sonu önce Polonozköy'ün yanındaki tepelere sonrada Kurna Köy yolundan Sahilköy'e gittik. Buraları kışın daha çok seviyoruz. Sakin, insan ve çöp kirliliği daha az. Tabi bu kültürel olgunluğu kazandığımız zaman (ben görebilirmiyim bilmiyorum) kalabalıkkende gelmeyi seveceğim.

Bu haftanın olayı Biblo'nun yorulması. Ben zaman zaman Biblo'ya "Kucağa gelecekmisin?" diye sorarım. Eğer kucak istersen iki ayağı üzerinden ayağa kalkar ve istediğini belirtir. Daha Polonezköy'ün tepelerindeyken soruma olumlu cevap alınca, Biblo'yu sırt çantama koyup yolumuza devam etmek durumda kaldım.









21 Aralık 2006

Bibloya Eş Lazım

Biblo artık kocaman kız oldu. 5 yaşını aştı. Köpeklerin yaşını insanlarıkine oranladığımız zaman onların bize göre yaşını bulmak için 7 ile çarpmak gerekiyor. Yani Biblo aslında 35 yaşında süper güzel bir kız.

Bblo'yu önümüzdeki dönemde evlendirip, çoluk çocuk sahibi yapmak istiyorum. Ancak Biblo'nun cinsi Bishon Frise türünde. Herkes Terrier ile karışıtırır. Terrier daha yırtıcı bir cinsdir. Bishon'lar (Havanese'de dahil) çok daha sosyal ve sakindir. Zekalarıda ortanın üstünde hatta zeki olarak geçerler. Oyunculuk zekalarıyla bilinirler.

Yurtdışında Köpekler,köpek bakımı vb. pek çok kitap bulunmakta. Bir gün Amazon'da kitaplara bakarken şu kitaba rastladım "Bir Bishon Nasıl Mutlu Edilir?". İşte dedim yaaaa. Ben de sürekli Biblo'yu memnun ve mutlu etmeye çalışıyorum. İnanın acaba başka bir cins için bu tür bir kitap yazmışlar mı diye baktım ama bulamadım.

Neyse Biblo'ya safkan eş arıyoruz. Ama safkan Bishon'u bırakın Bishon bulmak Türkiye'de çok zor. Herkes terrier sanıyor ama maalesef karakter ve aslına görünüş olarak terrier ile benzemiyor.

Bakın aşağıda "Bekle" dediğim zaman "Neden Bekleyecek mişim?" şeklinde bakan Biblo


10 Aralık 2006

Havlayınca kuşlar kaçıyormuş...



Cumartesi sabah erkenden kalktık. Amacımız dere yatağı kenarında sis içinde gezinmek, sisi fotoğraflamak ve Biblo'nun sis konusunda araştırma yapmasını sağlamak. Biblo her zamanki gibi arabamızı park ettikten hemen sonra beni beklemeden yola koyuldu. Neyseki çokda uzaklaşmışyor. Eeee ne olur olmaz diye beni bekliyor tabiki.. Ben hazırlıklarımı yaptıktan sonra o önde ben arkadan yürüyüşümüze başladık.

Bu arada yürüyüşlerimiz hakkında bilgi vereyim.
1) Bilmediğimiz yerlere gidiyoruz. Sürekli farklı yerler.
2) Her zaman yoldan gitmiyoruz. Bazen yol kenarında araçımızı park edip, herhangibir yerden patika bile olmadan ormana dalıyoruz.
3) Kışın ortam daha güvenli. En azında bastığımız yerleri görebiliyoruz.
4) Sırt çantamda el feneri, yarabantı, küçük su, bez, peçete, ses tabancası sürekli bulunuyor. Ses tabancasını büyük köpekleri korkutmak için taşıyoruz. Kimseyede zarar vermiyor. Hemde gerektiğinde ses çıkartarak yardım istemenizi kolaylaştırır.



Gezilerimize mümkün olduğunca erken başlamaya çalışıyoruz. Bu yüzden kırağı gibi olumsuz koşullarlada karşılaşabiliyoruz. Biblo kırağını umarsamıyoru ama yürüyüşümüzü zorlaştırdığı kesin.



Yolumuza küçük dereler, engebelerde arada sırada çıkıyor. Ben su ve suyla ilgili (dere, deniz, göl vb.) şeyleri çok seviyorum. Biblo ise suyu durgun olduğu sürece seviyor. Daha önceden hatırlasınız gitti dereye atladı. Ama aşağıda görülen dereyi sevmedi. Sanırım ona göre biraz hızlı akıyor veya karanlık kaldı.

Yolda ilerlerken Biblo bir şeyin kokusunu aldı ve çalılara doğru bakınmaya başladı, sonra bir anda havlamaya başladı. Çalılıklardan irice bir kuş havalandı. Bibloda şaşırdı ama bir şey yapmış olmanın gururu içinde bir 10 m daha ileri koşturdu ve çalılara doğru tekrar havladı. Şanş bu yaa.. Bir irice kuş daha havalanarak kaçtı. Bizimki durur mu..Havladı da havladı. Ormanda bir ben, bir Biblo ve Biblo'nun kalın sesi..."Biz burdayızzzzzzz" dedik.



Bu arada bu gittiğimiz yerler öyle İstanbul'a çok uzaklarda değil. Mesela bu gittiğimiz yer Çavuşbaşında Polonezköy'e giderken yolun sağ tarafından yeşil bir çayır görürsünüz. Zaten tek bir çayır vardır. Şöylede kolaylıkla bulabilirsiniz. Bir virajda yolu tam ortadan bölen ağacı geçtikten sonraki ilk toprak yoldan içeri girin. İşte biz bu yolda gezindik. Ancak öyle sakın araba ile ilermeye kalkmayın, yol ileride iyi bir 4x4'nüz yoksa aşamayacağınız engeller barındırıyor. Bu yüzden güzel havayı çekeçeke yürüyün. Ben 45 dakikalık bir yürüyüş kadar içeri girdim, yolun sonunu henüz bilmiyorum. Bir gün motorumla gittiğimde söylerim.



Biblo uçarak yürüyor: Tüm ayaklar havada


Pazar günü ise karışık gezindik. Sabahtan yalnız 3 farklı yere gittik. Öğleden sonra ise Deniz, Nuray'ı da alarak yine yukarıdaki yola gittik. Bu sefer uzun uzun yürüdük.


























Her yürüyüşümüzün sonunda Biblo mutlaka suyunu içer.. Ee yalnız olmayınca bu anı da karelemek mümkün oldu.

4 Aralık 2006

Biblo Karadeniz Otobanını İnceledi

Bu hafta yine doğayla başbaşa 2 gün geçirdim. 1 günümüzü bizim cross motorlarla geçirdik. Dağlara tepelere gittik...Ama onu anlatmayacağım. Biblo'cuk kızmasın sonra benim sitede kendini anlatıyorsun diye...

Biblo ile Pazar günü gezmeye gittik. Önce Polonezköy yoluna saptık. Bu sefer Biblo ve Nuray üçümüz gezdik. Biblo Nuray'ı anne bilir. O gelince çok neşelenir. Bildiğim bir çayırlık var. Hemen oraya gittik. Biblo Hn ile biraz orada koşturduk.



Buradan sonra geçen haftaki yarış pistine gittik. Bir önceki motorla gezim sırasında çok hoşuma gitmişti. Ancak bir hesap hatasıyla yarı yoldan geri dönmek zorunda kaldık. Çamurdan Cross motorum geçer ama arabamın geçmesi riskli olduğu için geri döndük. Ancak biblo cama pıtı pıtı (çama patisi ile tırlama hareketi) yaparak buraya bakmak istiyorum dedi... Eeee patron öyle derde biz durmazmıyız. İşte Biblo yeni Karadeniz Otobanını keşfediyor. Pek beğenmedi. Bitince görmek lazım dedi ve geri döndük.

Önce bir aradan ormana daldık.. Orada kısa süre kaldık.

İçimizi ısıtmak için yolumuzu tepelerden Öğümce'ye, sonrada Bozhane'de bulunan Güzel Vadi'ye çevirdik. Güzel Vadi, Biblo ile kahve ve çay molası verdiğimiz, sıcak sobasında ısındığımız şirin bir kır restaurantı. Ama dayanamadık dışarıda oturduk. Orada Biblo Hn oynacak bir arkadaş bulmakta gecikmedi.



Güzel Vadi'de taze demlenmiş çayımız ısındıktan sonra (tabiki soba keyfimizi de yaptıktan sonra) ormanın içine daldık. Yine bilmediğimiz bir yerden ağaçların arasına girdik. Orada erozyonu tespit ettik. Biblo verimli toprakların nasıl gittiğini üzüntü içinde seyretti. Sert toprağa basmaktan hiç hoşlanmadığı içinde oradan hemen uzaklaşıp, ağaçların arasına daldık. Aşağıda ağaçların olmadığı toprağın nasıl kayıp gittiği görülmekte.

Biblo'nun doğa gezi kültürü çok iyidir. 3.5 kg ağırlığı ve küçük yapısı ile pek çok köpeğe ve kıza taş çıkartır. Bizimki engel tanımaz...Görseniz nasıl yürüdüğünü inanmak zor...O doğaya aşık...Bizde ona...O olmasaydı bende bu kadar gezemezdim. Öğrendik bu işi. Şimdi onunla gelecekte çadır kampı yapacağız.

Son olarak mantar resmimizi çektik ve eve döndük..Bu kadar geziden sonra şifayı kapmışım. Şimdide iyileşmeye çalışıyorum. Umarım hafta sonuna kadar iyileşir, yeni geziler yaparız.

26 Kasım 2006

Biblo Off-Road İzliyor

Benim motor merakım yüzünden Biblo ile gezilerimiz biraz kısıtlandı. Ama her şekilde hafta sonları Biblo ile doğa gezilerimiz devam ediyor. Geçen hafta yine artık klasikleşmiş mekanımız Kurna'daydık. Bu hafta ise karma bir gezi yaptık. Bu gezilerimizde hem yürüyüş yapıyor, temiz hava alıyor hemde en önemlisi İstanbul'un havasından uzaklaşıyoruz.


Dün motorla kendi başıma DüzKestane köyüne gittim. Henüz Biblo'yu alamıyorum. Çok yakında Biblo'da katılacak ve bu gezileri beraber yapacağız. Bugün ise doğa gezimizi beraber arabımıza atlayarak yaptık. İlk önce sonbaharın muhteşem görüntüleri olduğu ağaçlar arasında daldık. Ben önde Biblo arkamda kısa süren bir gezi yaptık. Çünkü Biblo yapraklardan hoşlanmadı. Aşağıda resimleri görebilirsiniz.


Sonra biz Öğümce'ye tepe yolundan giderken bir baktık ki, off-road yarışı var. Merakla girdik nedir bu diye. Önce Jandarma'mıza sorduk. 2.Etap yeni başlıyormuş. Hemen yerimizi aldık ve merakla beklemeye başladık. Her zamanki gibi Biblo herkesin favorisi. Bu tür kalabalık ortamlarda nasıl oluyorsa herkes Biblo'nun ismini hemen öğrenir. Gelen geçen Biblo'ya selam vermeden geçmez. Tabiki kimse bana selam falan vermez, sadece gülümser :)


Biblo off-road yarıştan otomobillerin çıkartığı gürültücü seslerden dolayı çok sevmedi. Hatta üşüdü numarası yaparak, "gidelim artık" bile dedi. Neyse bizde fotoğraflarımızı çektikten sonra oradan çıktık ve tepeden Öğümce'ye geçtik. Orada kırda biraz dolandıktan sonra Cumhuriyet'e geçtik. Burada da sucuk ve tavuğumuzu yedikten sonra da evimize döndük.


Bakın şimdi ben artık alınmaya başladım. Lakin bir ara arsa bakarken çevredeki pek çok kişiylede tanıştık. Çay içmek için girmeye teşebbüs "Yeşil Vadi" restaurant'ın sahibi ile el hareketi ile merhabalaştık. Fakat adamcağız hemen beni hatırlayamadı. Sonra Biblo'yu görünce : "Aaaa Abi Hoşgeldin" dedi. Şimdi 10 puanlık soru: "Adamcağız kimi tanıdı". Tabiki Biblo'yu. Ama bakın bu hep böyle. Bir kişi bile benim adımı bilmiyor. Ama "Biblo yine gelmiş diyen" yada "Merhaba Biblo, hoşgeldin" şeklinde o kadar çok durum hatırlıyorum ki!

Burada dikkat ediniz Biblo'nu tüyleri kısaldı. Dün sabah bir tüy kesme (kırpma) operasyonu ile kısalttım.



25 Ekim 2006

Biblo Dereye Atladı



Bildiğiniz gibi Biblo ile fırsat oldukça doğa yürüyüşlerimize devam ediyoruz. Ben fotoğraf çekiyorum o da etrafda geziniyor. Bugün Kurna Köye gittik. Kozyatağına yaklaşık 50 Km uzaklıkta. Sakin ve sessiz bir koy. Pek gelen giden olmaz oralara. Bizde bugün kumsal fotoğrafı çekmek için Kurna'ya gitmeye karar verdik.


Neyse tabi ikimizde yaramaz. Önce koşturduk. Sonra kendimizi havaya atıp, kumların üstüne düştük. Yuvarlandık...Çok zevkliydi...Bizimki çılgınlar gibi koşturuyor. Ondan sonra hemen koyun sağ tarafından yer alan tepeye gözüm ilişti. Hadi çıkalım dedim. Biblo ile tepeye yöneldik. Yaklaşık en dar yeri 1 m olan bir dereyi geçmemiz gerekti.

Tepeye çıktık, fotoğraf çektik, oturduk etrafı seyrettik. Tepeden aşağı inerken Biblo benden önde gideduruyordu. Dere'nin yanı gelince durur sandığım için hiç ses çıkarmadım. Bizim kız maceracı ruhlu yaaa.. Hoooppp dereye atladı ve karşıya geçti. Ben ne diyeyim şimdi... Ne dedim "Aferin Kızıma" dedim.. O da bunu duyunca yupppiiiii deyip ıslak ıslak kumlarda deliler gibi koşturdu.




Yine ufak tefek yaramazlıkları yokdeğil. Denizde ayaklarını ıslattıktan sonra (bilerek) dönüp bana bakıyor. "Bak ne yaptım derçesine". Kayalıklardan aşağıda inerken korkan biblo döndü tırmanışa geçti. Ben tekrar indiğimiz yolu tırmanmak zorunda kaldı.

Ben bunları yazarken, yorulmuş olan Biblocuk mışıl mışıl uyuyor.. Aşağıda diğer fotoğrafları görebilirsiniz.

24 Ekim 2006

Sevgilim Pati'ye

Sevgili Pati,
5 yıldan beri beklediğim iyi huylu, beyaz tüylü sevgilim. Seni ilk görünce deliler gibi aşık oldum. Anneciğin ise inanılmaz kibarlık yaparak bizim iletişimimize izin verdi. Geçen hafta seni gördüğümden bu yana yerimde duramaz hale geldim. İçim kıpır kıpır, kalbim pır pır atıyor. Murat'a daha çok emir veriyorum. Hatta geçen hafta sonu gittim kalksın diye kulağına bir Hav dedim... Sonrasını görme..Bizimki sanki beni yakalayabilecek uykulu uykulu peşimden koşturuyor. Neyseki bizim yufka kalpli bir süre sonra bunu oyuna çevirdi ve tabiki sabah 07:30 olmasına rağmen beni dışarı çıkardı.

Bu akşamda beni dördüncü kez dışarı çıkarması için ona bir havladım ama bu sefer ikna olmadı.

Patim benim..Annen ve babam bizim çocuk yapma işini yaza bırakmışlar. Konuşurlarken duydum. Off yaaa. Hep kaderim benim bu.. ne yapayım seni sonsuz kadar bile beklerim. İsmin gibi patilerin daima sıcak, kalbin yumuşak olsun sevgilim.

Biblo..

15 Ekim 2006

Yeniden Merhaba

Uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz. Biblo yine aynı. Hatta yakında bana tasma takıp gezdirecek. Ağustos ayı başında bahçeli Villamızı terk edip, kapalı ofise taşındık. Bizimki önce taşındığımız sitenin bahçesini yeni bahçemiz sandı. 2-3 gün kapıdan kaçıp kaçıp gidiyordu. Tabi ona göre kaçmak değil, evimizin bahçesine gidiyordu. Bu evin bahçesi ne kadar büyük diye kim bilir ne kadar sevinmişti. Ne yazıkki bunun böyle olmadığını sonunda anladı ve çok üzüldü.

Sürekli düzenli olarak geziyoruz. Hafta sonları doğa gezisi yapamazsak uzun yürüyüşler yapıyoruz. Bu şekilde açığı kapatıyoruz. Kızım artık duruma alıştı ve mutlu.

26 Ocak 2006

Biblo Karda




Yılsonu, Yılbaşı, Bayram derken işlerin yoğunluğundan fırsat bulamadım Biblo'nun blog'una. Sevgili Biblo bu arada inanılmayacak şekilde çok gezdi. Arsa baktık, karda oynadık, Eskişehir'e gittik... Normalde Eskişehir'e trenle giderim. Ancak bu sefer bayramda bırakacak kişi olmayınca sadece onun için arabamla gitmek zorunda kaldık. Normalde şirkete bırakır, gündüzleyin ilgilenecek bir sürü kişi olurdu. Yani kızım yalnız kalmasın diye büyük bir zevkle 8 saat direksiyon salladım. O üzerine bu tür şeylede alınmaz. Her şeyi onun için yaptığımı zaten biliyor.

En çok sevdiği ve neredeyse her hafta sonu tekrarladığımız doğa gezileri Biblo'da alışkanlık yaptı. Cumartesi ve Pazar günleri, hafta içinin tam tersine, zoraki yataktan kaldırıyor. Yüzümü yalıyor, yorganı kafama geçirsem bile içeriği girip devam ediyor, olmadı plastik ördeğini yüzüme sürtüyor. "Kalk kalk, bugün gezi günü "diyor.. Öyle böyle değil, 4-5 saat geziyoruz, Biblo'yla. Yine bu hafta sonu (21 Ocak 2006)'da yaptımız geziden bir kesit. Biblo Arsa'nın yolunu test ediyor :)


Ne kadar üşüse de kar'ı çok sevdi. Ancak kar boyunu aşınca da biraz zorlandı. Resimlerde belli oluyor sanırım, yürümek yerine zıp zıp zıplayarak ilerlemeyi tercih etti. Bakın Biblo karda annemin onun için ördüğü kazakla nasıl geziniyor. Aslında çok resmi var. Resim sayısı 2000'i aştı. Maalesef çok azını paylaşabiliyorum.