10 Aralık 2006

Havlayınca kuşlar kaçıyormuş...



Cumartesi sabah erkenden kalktık. Amacımız dere yatağı kenarında sis içinde gezinmek, sisi fotoğraflamak ve Biblo'nun sis konusunda araştırma yapmasını sağlamak. Biblo her zamanki gibi arabamızı park ettikten hemen sonra beni beklemeden yola koyuldu. Neyseki çokda uzaklaşmışyor. Eeee ne olur olmaz diye beni bekliyor tabiki.. Ben hazırlıklarımı yaptıktan sonra o önde ben arkadan yürüyüşümüze başladık.

Bu arada yürüyüşlerimiz hakkında bilgi vereyim.
1) Bilmediğimiz yerlere gidiyoruz. Sürekli farklı yerler.
2) Her zaman yoldan gitmiyoruz. Bazen yol kenarında araçımızı park edip, herhangibir yerden patika bile olmadan ormana dalıyoruz.
3) Kışın ortam daha güvenli. En azında bastığımız yerleri görebiliyoruz.
4) Sırt çantamda el feneri, yarabantı, küçük su, bez, peçete, ses tabancası sürekli bulunuyor. Ses tabancasını büyük köpekleri korkutmak için taşıyoruz. Kimseyede zarar vermiyor. Hemde gerektiğinde ses çıkartarak yardım istemenizi kolaylaştırır.



Gezilerimize mümkün olduğunca erken başlamaya çalışıyoruz. Bu yüzden kırağı gibi olumsuz koşullarlada karşılaşabiliyoruz. Biblo kırağını umarsamıyoru ama yürüyüşümüzü zorlaştırdığı kesin.



Yolumuza küçük dereler, engebelerde arada sırada çıkıyor. Ben su ve suyla ilgili (dere, deniz, göl vb.) şeyleri çok seviyorum. Biblo ise suyu durgun olduğu sürece seviyor. Daha önceden hatırlasınız gitti dereye atladı. Ama aşağıda görülen dereyi sevmedi. Sanırım ona göre biraz hızlı akıyor veya karanlık kaldı.

Yolda ilerlerken Biblo bir şeyin kokusunu aldı ve çalılara doğru bakınmaya başladı, sonra bir anda havlamaya başladı. Çalılıklardan irice bir kuş havalandı. Bibloda şaşırdı ama bir şey yapmış olmanın gururu içinde bir 10 m daha ileri koşturdu ve çalılara doğru tekrar havladı. Şanş bu yaa.. Bir irice kuş daha havalanarak kaçtı. Bizimki durur mu..Havladı da havladı. Ormanda bir ben, bir Biblo ve Biblo'nun kalın sesi..."Biz burdayızzzzzzz" dedik.



Bu arada bu gittiğimiz yerler öyle İstanbul'a çok uzaklarda değil. Mesela bu gittiğimiz yer Çavuşbaşında Polonezköy'e giderken yolun sağ tarafından yeşil bir çayır görürsünüz. Zaten tek bir çayır vardır. Şöylede kolaylıkla bulabilirsiniz. Bir virajda yolu tam ortadan bölen ağacı geçtikten sonraki ilk toprak yoldan içeri girin. İşte biz bu yolda gezindik. Ancak öyle sakın araba ile ilermeye kalkmayın, yol ileride iyi bir 4x4'nüz yoksa aşamayacağınız engeller barındırıyor. Bu yüzden güzel havayı çekeçeke yürüyün. Ben 45 dakikalık bir yürüyüş kadar içeri girdim, yolun sonunu henüz bilmiyorum. Bir gün motorumla gittiğimde söylerim.



Biblo uçarak yürüyor: Tüm ayaklar havada


Pazar günü ise karışık gezindik. Sabahtan yalnız 3 farklı yere gittik. Öğleden sonra ise Deniz, Nuray'ı da alarak yine yukarıdaki yola gittik. Bu sefer uzun uzun yürüdük.


























Her yürüyüşümüzün sonunda Biblo mutlaka suyunu içer.. Ee yalnız olmayınca bu anı da karelemek mümkün oldu.

2 yorum:

İpek Kuscu dedi ki...

Canım Biblo ,ilk resimdeki asaleti en son resimde ise ne kadar yaramaz olduğunun kanıtı çamurlu patileri ile su içiyor.Biz de katılırız belki ileriki günlerde size.Sevgiler.

Gezgin Köpek dedi ki...

Aslında çok az resim çekebiliyor, çekebildiklermizinde çok azını yayınlayabiliyorum. Biblo'yu övmek değil ama Biblo normalde zaten çok asil. Nasıl Biblo mutlu edilir diye kitap yazsam yerim. Yaptığım zeka testlerinde sürekli Dahi çıkıyor. Ben nasıl birisiyle yaşıyorum acaba..