10 Şubat 2008

Aytepe'de Kar Yürüyüşü

Cumartesi günü çalışmakla geçti. Fakat akşam üstüne doğru fark ettim ki, hafiften şifayı kapmışım. Bu yüzden Pazar günü gezi konusunda tereddütüm doğdu. Ancak akşam sevgili çoçukluk arkadaşım ile konuşurken yarın kısada olsa bir gezi yapalım, karlı dağlara gidelim istedik. Karlı tepeler diyince aklıma ilk gelen yer sıkça gittiğimiz yine Aytepe oldu.

Biblo her nedense bugün durgun. Evden bile çok çıkmak istemedi... Neyseki arabaya binince gezi havasına girdi. 55 Dakika sonra Aytepe eteklerindeki Yuvacık barajına vararak gezi başlangıç noktamıza gelince her zamanki gibi barajın su seviyesine baktım. Ancak hiç bir değişiklik yok. Baraj su seviyesinde bir iyileşme yok. Hatta neredeyse kötüleşme var diyebilirim.

Geçen sefer Tepecik köyüne geldiğimizde karla ilk karşılaşmamız 700 metre civarında olmuştu. Ama bu sefer 500 rakımda kar iyice görünmeye başladı. İlk durağımız Muhtar'ın yeri. Orada çayımızla birlikte sohbetten sonra yola koyulduk.

Yolda durup bir kaç kare fotoğraf aldıktan sonra yolumuza aynen devam...

İlk durduğumuz yerde hemen Biblo da aşağı inerek karın keyfini çıkartmaya başlıyor.

Etrafın sisli olması ve kardan dolayı her zaman girdiğim toprak yol yerine başka bir yola yanlışla saptık. Bu yol Veysel Amca'nın yerine gidiyormuş. Önce şanşımıza sisli hava var derken, sonrasında sisli havada hoşumuza gidiyor. Araçımızı park ettikten sonra yürüyüşe başlıyoruz. Tabi yine her zamanki gibi Biblo önden biz arkadan.


Hava o kadar güzelki.. Üşümüyoruz. Her yer karlarla kaplı. Özellikle ağaçların karla örtülmüş bembeyaz halleri keyif almamıza yetiyor. Bir ara durup bu ortam içinde Murat'la sohbet ediyoruz.

Özellikle aşağı yürürken zorlanıyoruz. Malum benim burunlar tıkalı. Balık gibi ağzım açık nefes alıyorum. Murat'ın ise diz kapaklarında sorun var. Bu yüzden yürüşümüşü kısa kesip tekrar geri dönüyoruz.

Yukarı araçımızı bıraktığımız yere gelince ince bir havlama sesi bizi karşıladı. Bu ses nereden geliyor derken, hemen yolun sağında ufaklığı gördüm. Biblo'ya bakarak havlıyor ama bir o kadarda çekiniyor. Gel ısrarımız ve Biblo'nunda ona havlaması ile yanımıza geldi miniklik.


Adını bilmediğimiz ufaklığı biraz yemek ödülü vererek Aytepe'den inişimiz başladı. Aşağıda inerken biraz zayıf bir umutla geçen sefer gördüğümüz buz sarkıtlarını olduğu kayalığa gittik. Ancak havanın yumuşaklığından kayadan duvar üstüne hiç bir buz sarkıtı kalmamış. Ama köprünün altından akan dereyi fotoğraflamayı bu sefer ihmal etmedim.

Yuvacık barajının sonunda hep gördüğümüz "Mahir'in Yeri" yere hep uğramadan geçerdim. Ya giderken biran önce tepelere gitme hevesimden yada dönerken az vaktim kaldığımdan bir türlü uğramadım. Neyse bu sefer hemen dere kenarında kurulan bu güzel yere giriyoruz. Murat sobanın kenarından yerini aldıktan sonra bizde Biblo ile dere kenarında ufak bir gezinti yapıyoruz. Bu dere üzerinde toplamda üç tane un değirmeni var. Genellikle mısır unu yapıyorlarmış. Suyun akış hızı ile çalışan bu değirmenler halen faal.


İki değirmen uzakta görünüyor.
Dönüşte alabalık havuzuna bakmak için havuz kenarına yanaştım. Bu arada derede doğal alabalık varmı derken, çoçuklar "Havuza atladı" diye bağırdılar. Ben kim atladı derken bir baktım bizim Biblo yine suya dayanamamış havuza atlamış..Eee bu sefer acele yok dedim ve bir iki kare fotoğrafını çektim. Balıkları mı merak etti acaba ? Tabi sonrasında hemen içeri girerek elbisesini çıkardık. Biblo'nun bu su merakı umarım bir gün başıma iş açmaz. Doğal suya bayılıyor hanım efendi Banyo'ya gelince kaçacak yer arıyor.

Murat'la karnımızı doyuruptan sonra gazetelerimizi okurken Biblo benim montum içinde uyuklamaya başladı bile. Soba ateşinde pişen çayımızı da içtikten sonra eve dönüş yolculuğuna geçerek bu haftaki gezimizi de tamamladık.

4 Şubat 2008

Güre (Kazdağları Etekleri)

Cuma günü Bursa'da işim olunca hemen hafta sonu için alternatif gezi planı yapmaya başladım. Baktım Kazdağlarına yaklaşıyoruz, o zaman ne zamandır gitmek istediğimiz Kazdağlarına karar kıldık. Böyle olunca Biblo'da Bursa'ya geldi. Maalesef işler bitinceye kadar arabada beklemek zorunda kaldı. Elbette sabah gezisi ve toplantı sonrasında ihtiyaç molası gezileri yaparak arabada bekledi.

Geziyi Nuray ve Biblo ile başladık. Sonrasında ise Serhat'ı 3 saatte gelirsin diye kandırarak Güre'ye kadar getirdik. Tabi ki rekor kırarak 430 KM'yi, 4.5 saatte geldi...

Bursa'da işimiz bitince Cuma akşamı konaklayacağımız Zeytinbağı Butik Oteline doğru yol aldık. Zeytinbağı Edremit ile Altınoluk arasındaki Güre'nin çıkışındaki Çamlıbel Köyü içinde yer alıyor. Zeytinbağı gerek yemekleri gerek mimarisi ile özgün bir yer. Zeytinbağı'nın kurucuları ise Erhan Bey ile sanatçı Tuncel Kurtiz. O akşam tek misafirleri bizdik. Kazdağlarının yaban otları ile önden soğuklar epey ilgimizi çekti. En çok değişik gelen çilek soslu pancar köküydü. Sonrasında gelen Kılıç balığı şişi ise damağımızda kalan son lezzet oldu.

Otelde toplamda 8 oda var. Odalardan 6 tanesi taş duvarlardan yapılmış köy mimarisine sahip. Odaların yataklarından tavanlarına kadar olan mimari geleneksellik baz alınarak döşenmiş. Gerek mimari gerek Kazdağlarının havası bizleri büyüledi. Erhan Bey bahçesinin arka bölümünün hiç bir köşesini boş bırakmamış. Bir bölümünde yemekleri hazırladığı otları yetiştiriyor. Aşağı tarafdaki küçük ama bereketli meyve ağaçlarından ise meyve fışkırıyor. 3 Tane minik kivi ağacından yılda 1800 tane kivi alıyorlarmış. Greyfurt ağaçlarının dalları ise meyveleriyle dolu.

Biblo ortamı elbette çok sevdi. Erhan Bey'in kızı Elif ile Biblo iyi anlaştılar. Sabah kalktığımızda Biblo sürekli onunla tüm oteli gezip durdu.

Zeytinbağı hakkında daha detaylı bilgiye http://www.zeytinbagi.com/ web sitesinden erişilebiliniyor.





Kardeşim Serhat yere düşen enfes greyfurt ile poz verirken :

Zeytinbağından ayrıldıktan sonra Kazdağlarına doğru olan su kaynaklarını görelim istedik.Erhan Bey'in tarifi ile Sutüven şelalesi ve Hasan Boğuldu göletine gittik. Zeytinbahçeleri içinde offroad şeklinde gittiğimiz yolun aslında asfalt bir alternatifi olduğunu şelaleye gidince farkına vardık. Araç sevdiği yoldan gitti sanırım.

Sutüven şelalesi Şelalenin aşağısında Biblo kayaların üzerinde zorla poz verirken;
Sonrasında kısa bir yürüyüşle şelalenin yukarısında bulunan Hasan Boğuldu göletine gidiyoruz. Orada kayaların üstünde suyun sesi ile dinlenerek keyif yapıyoruz.

Biz otururken Bibloyu montumun içine alıyorum. Biblo Serhat'a bakarken:
Sonrasında ise bir sonraki kalacağımız Altınoluk'un ilerisinde bulunan Küçükkuyu'daki Carpe Diem bungalow evlerine gidiyoruz. Buranında tek misafiri bizdik, neyseki akşam bir kişi daha geldi. Sezon sonu olduğu için kendi yemek malzelerimizi ve içeceklerimizi kendimiz aldık. Cüneyt'in misafirperverliği ile güzel zaman geçirdik. İşletme sahibi Alp Bey'le, Sibel Hn'ın acil bir iş için İstanbul'da olduklarından tanışma fırsatı bulamadık ama Alp Bey telefonda da olsa oldukça yardımcı oldu. Cüneyt onların misafirperverliğini aratmayacak şekilde bizlerle ilgilendi. Carpe Diem ile ilgili detaylı bilgi için: http://www.carpediembungalow.com/



Carpe Diem'de rahat bir konaklama yaptıktan sonra Pazar sabahı Asos'a doğru yöneldik. Zeytin ağaçları arasında gittiğimiz yol üstüne tepe bakışı yaptığımız Kadırga Koyu'nunda geride bırakarak Asos'a gidiyoruz.


Asos'a Athena Tapınağı ziyaretimizde Biblo iyice kendi özgürlüğü ilan ederek kendi başına gezmeye başladı.

Sonrasında Asos Antik Liman'a ve oteller bölgesine indik. Yöre halkının sıcak ilgisi önce bizi karşıladı. Ancak sular altında kalan antik limanı bu güneş ışığından göremeyeceğimizi anlayınca bizde çevreyi dolaşmaya başladık. Kendimi denize atlamamak için zor tuttum. Dalış kıyafetlerim yanımda olsaydı kesin suya girmiştim.

Hava kararmaya başlamadan bizde dönüş yolunu tuttuk. 6 saatlik bir yolculuk ile evimize geldiğimizde Biblo yorgunluktan bitkin halde hemen sepetine uzantı ve hiç kıpırdamadan yattı.


Güreden akşam üstünü karelemeyi de ihmal etmedim:
Bu aylarda tatil yörelerinin keyfine doyum olmuyor. Sessiz, sakin, kafa dinlemek için çok güzel zamanlar. Yazları sezon açıldığında bu tür yerlerden uzak duruyorum. Kalabalık hem Biblo hemde benim için yeterince yorucu oluyor.

Bu keşif gezimizde nerelerde kalınır, ne kadar sürede gelinir, Kazdağlarına doğru yapılacak gezilerimizde nerelere gidebiliriz az çok bunları gördük ve dinlendik.