23 Eylül 2007

Aytepe'de Kaybolmak İstiyoruz

Kötü bir pazar...Moralim son derece bozuk. Peki ne yapacağız? Ne yapabiliriz ki? Dağlar bizi çağırıyor, bizde dağlara gittik tabiki. Bu sefer gidebildiğimiz en uzak noktaya gitmek istiyoruz. En yükseğe...Öğlenleyin başlayan bu gezimizde iki şeyi gerçekleşitirdik. Bir doğanın verdiği deşarjı ve yeni aldığımız 4x4 aracımızın testini.

Yeşili görünce insan unutuyor herşeyi. Her şeyden uzak sadece ağaçların rüzgar uğultularını duymak, en yakın insanın kilometrelerce uzakta olduğunu bilmek, size gelecek tek zararın yabani hayattan olacağını bilmek hoşumuza gidiyor. Elbette kötü niyetlide olmada yabani hayattan gelecek tehlikelere karşı önlemliyiz. Bu yüzden de kendimizi güvende hissediyoruz.

Bu gezimizi bize daha yakın olan Aytepe ve Aytepe yolundan Pamukova'ya giden yola doğru yapıyoruz. GPS verisine göre çıktığımız en yüksek yer 1170 metre. Hava aşağıda 19 derece civarındayken yukarıda 11 derece civarında.

Gittiğimiz yol (aslında yolda denemez, bitkiler bazen yolu tamamen kapatmış) çok keyifliydi. 4x4 keyfini aldık açıkcası.

İşte bu gezimizden bazı fotoğraflar.

Bugün babasının çok keyfi olmayınca Biblo'nun keyfi kaçık.
Gezilerimizde artık GPS epey işe yarıyor. Özellikle karşamaşık dağ yollarında gittiğimiz yönü belirlemede, geri dönüşde yolları karıştırmamada, bulunduğumuz rakımı ölçmede vb..Ben Bluettooth'lu bir GPS ve Nokia E61 kullanıyorum. GPS programı ise Nokia'nın web sitesinden indirdiğimiz GPS programı. Seyahat süresi, Google tracker bilgisini Google Earth'e export gibi pek çok özelliği de içinde barındıyor.

Soğucak Yaylası ve Ufak Şelalesi

1 Eylül olunca daha önceden gittiğimiz Soğucak Yaylası civarını gezmeye tekrar gittik. Bol bol yürüdüğümüz bu gezimizde, yıkanmaktan hoşlanmayan Biblo sırılsıklam oldu. Soğucak yaylasına çıkmadan önce bir yol aralığına giriyor ve arabımızı park ettikten sonra yürüşümüze başladık. Güneşin yere ulaşamadığı bir yolsa yaklaşık 1.5 saat civarında yürüdük.

Biblo'nun keyfi yerinde, seke seke yürüyor, etrafı kokluyor, arada sırada da koşturup duruyor. Ama asıl patlamayı Şelale ile karşılaşınca yaptı. Şelalenin önünde bulunan su birinkitisi üzerinden defalarca je hızıyla geçip geçip durdu.

Yürüyüşümüzü tamamladıktan sonra Soğucak Yaylasına doğru yola devam ediyoruz. Soğucak yaylası eteklerindeki orman içinde geziye başlıyoruz. Orman içinde Biblo adeta bir keçi gibi yol alıyor. Dalların üzerinden zıplıyor, altından geçiyor, yaprakların çevresinden dolanıyor. Eeee 4x4 ne de olsa...Sonra önümüze şırıl şırıl akan bir dere çıkıyor. Bu derenin yanından bulunan yolu takip ederek tekrar Soğucak Yaylasına arabımızı park ettiğimiz yere dönüyoruz.
Biblo yürüyüşlerden yorulmuş olacak hemen çimenlere kendisini atıyor. Son yürüyüşümüz de 1.5 saat civarında sürdü.
Sonrasında ise Soğucak Yaylasının diğer ucuna gidiyoruz. Orada çoban kardeşimiz Koray ile tanışıyorum. Biblo'yu Çoban köpekleri tehlikesine karşılık arabada bırakıyorum. Koray'la 1 saat oturup sohbet ettikten sonra güneşin batmaya yakınlaşması ile yola koyulduk. Yine sohbete dalıp gecenin karanlığından ancak yayladan inebildik. Biblo ile çoktan arabada uyudu bile...

1 Eylül 2007

Samanlı Dağlarında Kaybolduk

Biblo sıcaklardan bunalıyor. Bu sene deniz yerine daha çok yaylaları tercih ettik. Biblocuk yaylalara çıkınca karakteri değişiyor adeta.. Serin, temiz hava, bol yeşillik Biblo'yu çok mutlu ediyor. Elbette beni de.

Neyse 25.Ağustos Cumartesi günü bizde Geyve-Taraklı bölgesinde bulunan yaylalara çıkmaya karar verdik. Hem İstanbul'a yakın hemde yayla yükseklikleri 1000 metre üstünde. Gezi hakkında bilgi.

Rota: Taraklı-Karagöl Yaylası-Acelle Yaylası-Sultanpınar yaylası-Türk Yaylası-İbrahimözü Köyü-Göynük
Alınan KM: Yaklaşık 340 kM

Cumartesi sabahtan yola çıktık ve ilk durağımız Taraklı'ya gittik. Taraklı evleri eski yapılarını halen koruyor. Pazar'ı görünce hemen pazara girdik. Pazar'da kendi meyve ve sebzelerini satanlar epey çok. Özellikle üzümler çok güzel. Üzüm Paşalar mevki denilen yerden geliyor. Bu bölgede sadece üzüm değil pek çok sebze ve meyve yetişiyor. Ama kuraklık burayı da vurmuş.

Ben genele gittiğim yerel yerlerden alışveriş yapıyorum. Bu sayede yerel ekonomi'ye katkıda da bulunmuş oluyoruz. Hem de gezeiyoruz. Taraklı'da meyve ve sebzemizi aldıktan sonra Karagöl Yaylasına doğru yola çıkıyoruz. Aşağıda Karagöl yaylasını görebilirsiniz. Burası son derece kurak. Sanırım buranın güzellikleri İlkbahar'da ortaya çıkacak. Burada bu yüzden çok oyalanmıyor ve ara yoldan yolumuza devam ediyoruz. Yollar stabilize ve düzgün.
Karagöl yaylasından Acelle yaylasına giderken orman içinde mola veriyoruz. Enfes bir rüzgar esiyor. Ağaçlar adeta şarkı söylüyor. Burası Kapı Orman Dağları. Samanlı Dağlarını uzantısı. Dağın diğer tarafı ise Geyik koruma sahası. Bu yüzden burada yaban hayat zengin. Bir ara Biblo ormanda bir şey görüyor ve hırlıyor. Bakınıyoruz ama ne olduğunu göremiyoruz. Bir keresinde Sülüklügöl'e giderken Yaban Kedisi görmüştük.

Biblo ile karnızımı doyurduktan sonra dinleniyoruz. Biblo bu arada bulduğu dalı kemiriyor.

Yola devam ettikten sonra Acelle yaylasına varıyoruz. Sonra birileri bize el ediyor. Yayladan iki kişi ellerinde ağaç testeresi Yayla'ya kadar götürmemizi rica ediyorlar. Onları evlerinin önüne kadar götürüyoruz. Sonra Bu yollardan Göynük'e çıkmak istediğimi söylüyorum. Çok emin değiller ama takip etmem gereken yolu yine de tarif ediyorlar. Sonradan anlıyorum. Gideceğim yollar zorluymuş. 4x4 olmadan girmemek gerekiyormuş.

Acella yaylası çıkışında Enişte Deresi yanında duruyoruz. Biblo suyu görünce patilerini suya daldırıp karşıya geçiyor. Kurbaların sıçrayıp atlaması ise onun oyun kaynağı oluyor.

Sonrasında ise Sultanpınar yaylasın ve Türk yaylalarına gidiyoruz. Türk yaylasını ilk defa duyuyorum. Orada bir minibüsle karşılaşıyoruz. Nasıl Göynük'e çıkarım diyorum. Yol zor diyor. Umarım kaybolmazsın diyip tarif ediyor. Sonra yola çıkıyoruz ve kayboluyoruz. Bu tür şeylerden hoşlanırım. Neyse yol bitiyor. Baktım önümüzde bir dağın tepesi yakın. Arabayı bırakıp yürümeye başlıyoruz. Manzara harika en tepede sanki biz varız.

Sonra arabaya dönüp yol adevam ediyoruz. Rastgele girdiğimiz bir yol oldukça zorlu. Taşlar kocaman kocaman su yol yapmış. Neyse yavaş yavaş yol alarak aşağı doğru iniyoruz. Önümüzde sadece dağlar var. Yakında bir yerleşim birimi veya yol görmüyoruz.

Neyseki iyice aşağı indikten sonra yol sonunda bir köye çıkıyor. Köyün adı İbrahimözü. Saframlar bölgesinden Göynük yoluna çıkıyor e Göynük'e doğru devam ediyoruz. Göynük şehiriçinde az geziyoruz. Göynük'ün tarihi ev dokusu çok güzel. Yeni yapılan evler dahi bu şekilde yapılıyor sanırım.

Sonra Taraklı'yı geçtikten sonra Paşalar mevkinde Ablam'a söz verdiğim üzümleri toplamak için üzüm bağına giiryoruz. 6 Kg üzüm toplayıp yola çıkıyoruz. Biblo yorulduğu için zorla üzüm bağına benimle birlikte kucağımda geldi. Bu arada üzüm koparma tekniğini de öğrenmiş oldum.