9 Temmuz 2008

Asos'un Antik Limanı

Bu sene 22 Haziran'da dağ, bayır ve sakinlik olmadan daha geleneksel bir gezi yaptık. Deniz sezonunu açmak ve yapabilirsek 1.800 metrelik bir zirve yapalım ümidi ile Cuma akşamı yola çıktık.

Ben doğumgünlerimde öyle pasta kesme, arkadaşlarla bir arada kutlamak yerine bir gezi hediye ediyorum. Genelde bu geziler Biblo ile yanlız ve sakin bir yerde oluyor. Geçen sene motosikletimizle Biblo ile kamplı Bursa-Eskişehir ve Hekim dağı Sarıcakaya üzerinden Abant yapmıştık. En keyifli gezilerimden biriydi. Bu sene ise deniz özlemi ağır bastı ve Asos-Altınoluk arasındaki kışın da ziyaret ettiğimiz Carpe Diem bungolow'larına gitmeye karar verdik.

Küçükkuyu'da bulunan konaklama yapacağımız Carpe Diem'e vardığımızda saat 22:00 civarıydı. Sevgili Alper sıcak ilgisi ile bizi karşıladıktan sonra hazırladığı enfes çuprayı bir çırpıda midemize indirdik. Kışın geldiğimizde Alper ve eşi Sibel ile karşılaşamamıştık. Ama yine de burada oldukça keyifli zaman geçirmiştik.


Carpe Diem'in güzel bir havuzu var ama deniz varken havuzu tercih etmediğimden hiç girmedim. Bu arada Carpe Diem'e gitmek isterseniz 0-286-752 0455 nolu telefondan Alper Bey'e erişebilirsiniz.

Ertesi gün sabah erken kalkarak kahvaltımızı yaptıktan sonra Carpe Diem'in kumsalına yöneldik. Bu sırada Carpe Diem'in kumsalında tanıştığımız (zaten bir onlar bir biz vardık) Cenk ve Aydan ile Asos'a gitmeye karar verdik. Kum denizleri çok sevmiyorum. Ben deniz'de yüzmek kadar bir o kadar da deniz içini saatlerce gözlemlemekten çok keyif alıyorum. Bu yüzden Asos'a gitmenin daha iyi olacağına karar verdik.

Biblo deniz kıyısından üç sebepten çok hoşlanmıyor. Birincisi sıcak, ikincisi çimen ve toprak yok, üçüncüsü ise biz denizdeyken o kıyıda şemsiyenin altında yalnız kalmak zorunda kalıyor. Ah kızım deniz'e girmeyi sevebilseydi çok keyifli olurdu ama onun tercihi akan berrak tatlı sular olan dereler.

Asos'a vardığımızda hemen aklımıza kışında tadına baktığımız wafel'lı dondurma aklımıza geldi. Ama bu sıcakta yemekte zorlanmadık değil. Liman'da kısa bir gezi ve çay molasından sonra batık limana ulaşımımız daha rahat olacak uçtaki iskeleye gittik.



İskelede Biblo'da herkes gibi yerini aldı ve en serin gölge yeri buldu.

Cenk ve Aydan ile tüm hafta sonunu beraber geçirdik. Hoş sohbet ve sevecenlikleri ile oldukça keyifli dakikalar geçirdik. İskeleye yerleştikten sonra hemen kendimizi deniz'e attık. Nuray ve ben snorkel ve deniz gözlüklerimizi takarak antik limana doğru gözleme gittik. Antik limanın M.Ö. III yüzyıla dayandığı söylenmekte. Liman kalıntıları arasında gezmek güzel bir his veriyor. Balık çeşitliliği ise hiçde fena değil. Deniz'de olduğum sürece ne gözlüğü ne snoker'imi çıkardım. İrili ufaklı pek çok balık çeşidi içinde yüzmek için çok ideal bir yer.

Athena Tapına'ğından antik liman (fotoğraf'ın solundaki beyazlık) rahatlıkla görülebiliyor.

Deniz bu kadar yorduktan sonra hep beraber hemen arkamızda bulunan restaurant'a geçerek karnımızı doyurduk.
Cumartesi günü dönerken hatırlarımızdan silemediğimiz damla sakızlı ve acıbademli türk kahvesinden tatmak üzere köy'ün (Behramkale) içindeki kahveye giderek yine bu aromalı türk kahvesini yudumladık.

Sonrasında Carpe Diem'e dönerek eşyalarımızı bırakıp yakında bulunan şelaleye ziyaret edelim. Şelale'ye yanlış yönden gittiğimiz için ulaşamadık ama az birazcık macera bir yürüyüş yaptık. Macera tarafı sürekli uçurumun kenarından yürümemiz. Tehlikeli bu yürüyüşün sonucunda da ne akan dereye ne de şelalenin yanına gidebildik. Yorgun vucütlarımızla sadece yukarından seyretmekle yetindik.

Pazar günüde Asos'da balıkları gözlemleyip keyif yaptıktan sonra İstanbul'a doğru yolculuğumuza saat 16:00 sularında başladık. Bu gezimizi de bu şekilde noktalayıp güzel bir hafta sonu daha geçirdik.

2 yorum:

Margot dedi ki...

Merhaba Murat
Haftasonu gezilerine başlamak niyetiyle internet kazan ben kepçe gezerken blog rüzgarı beni buralara attı. İyi ki de atmış, sayende yakın yerlere nasıl gidilir, nerelerde kalınır vs gibi hayli değerli bilgiler edindim. Dahası Biblo'ya hayran oldum :)

Asos haftasonu için nasıl bir seçenek olur diye düşünmeler aldı beni. İstanbul'dan çok mu uzak, bir gece için gitmeye değer mi? Denizi soğuk mu ( Datça'dan Bronşit olup geldiğim için bu benim için önemli bir kriter oldu )? gibi sorular var sen ne dersin? Kahvelerin bahsi geçince ben yeteri kadar ikna oldum gibi ama sana da bir sorayım dedim.

Gelecek gezilerinde keyifli yolculuklar diler, bizim mekana ( Margotto'ya) da beklerim.

Gezgin Köpek dedi ki...

Merhaba Margot,
İstanbul'a yaklaşık 330 KM uzaklıkta. Ama ben yol almaktan çok kaçınmıyorum. Cumartesi sabah erkenden çıkıp, Pazar akşamı dönmek için değer bir yer olarak görüyorum. Su sıcaklığını ben iyi buldum. Datça hakkında fikrim yok ama Ayvalık kadar soğuk değil.