20 Nisan 2008

İnönü-Ercuva Yaylası


Pazar günü sabah oldu. Ne yapsak bir yandan yapılacak işler diğer bir yandan da hava güzel, içim içime sığmıyor. Hemen yapılacak işlerin üzerine eğilerek saat 13:00'ye kadar önemli işlerimi hallettim. Nuray'da hızla hazırlanarak daima hazır olan sırt çantamızı kaparak yönümüzü İnönü yaylasına doğru çevirdik. Nasıl bir heyecan bu...İçimden umarım İnönü yaylası yolunda, Menekşe yaylasında olduğu gibi bir sorunla karşılaşmayım diye umut ediyorum. Geçen sefer fırtınadan yola yıkılan bir ağaç yolumuzu kesmiş Menekşe yaylasına ulaşmak mümkün olmamıştı.
İnönü Yaylasına ulaşım ummuduğum gibi olmadı. Tepecik köyünden başlayan toprak yolu gayet rahat bir şekilde aldım. Bu yol 10.7 KM sürüyor. Orman içinde toprak zeminde alınan yol emniyet açısından 4x4 araçlar için daha uygun. Suzuki Vitaramız bizi hiç zorlamadan yolları almamızı sağlıyor.

Gezi Künyesi:

Toplam Km: 277 KM
Durak Yerleri: İnönü Yaylası-Ercuva Yaylası-Çilekli Köyü
İnönü Yaylası Rakımı: 1052 metre
Ercuva Yaylası Rakımı: 1118 metre
Yol Bilgisi: Tepecik köyünden sonra 10.7 KM toprak yol


Son ziyaretimi Biblo ile Aralık 2007'de yapmıştık. O zaman hava soğuk ve derenin su seviyesi zeminle aynı şekilde akıyordu. Şimdi gittiğimizde ise derenin su seviyesi daha aşağıda ve su debisi yavaşlamış. Burasıda diğer yaylalar da olduğu gibi her yeri çiğdem ve yayla çiçekleri kaplamış durumda. Geç çıkan geç varır sonucunda saat 15:00 gibi ancak yaylaya varabildik. Önce yaylanın sonuna kadar gidip bir çevreye göz attıktan sonra geçen gelişimizdeki yerde durmaya karar verdik.

Hemen kendimizi yaylanın kucağına çimenlerin üzerine attık. Biblo durur mu? bir o yana bir bu yana koşturmaya başladı. Sonra yuvarlanmalar, suyun tadına bakmaca ve en sonunda da otlama. Nedendir bilmem Biblo bu sefer fazla ot yedi. Dere kenarındaki otlara bayılıyor. Rahat 10 dakika boyunca ot yemeye devam etti. Önceleri tedirgin olurdum ama herhangibir bir yan etkisini görmeyince artık rahat bırakıyorum.


Yaylanı dört bir yanında beyaz ve sarı yayla çiçeklerini ve eflatun çiğdemleri görmek mümkün.

İnönü yaylasının ilk ziyaretçileri gelmeye başlamız. Dört eve yayla ev sahipleri şimdiden hafta sonu ziyareti için gelmişler. Yaylanın sonunda ise motosikletli kalabalık bir grup gördük. Onlarda motosiklet ve doğanın keyfini çıkartıyorlar. Motosikleti sevmeme rağmen motosikletlerin sürekli çıkartıkları motor sesleri, bu sessizliği bozduğu için çok da hoşuma gitmiyor.

İnönü yaylasını fotoğraflarken Ercuva yaylası tarafından gelen offroad araçları dikkati çekti. Acaba tanıdık varmı diye bakarken konvoyun sonundan bir araç durarak "O Biblo mu?" diye sordu..Hemen yanlarına gittim. Gezenbilir'den tanıdığım iki arkadaş çıktılar. İlk defa karşılıklı bir araya geliyorduk. Kısa bir sohbet ettik, sonra ayrılarak diğer araçları takip ettiler. Doğa severlerle doğada karşılaşmak çok keyif verici.

İnönü yaylasının uzun bir yayla. Yayla köknar ağaçları ile çevrelenmiş. Yaylanın ortasından yol geçerken, batı kısmında da kıvrıla kıvrıla dere geçiyor. Bu dere Serindere'yi besleyen kollardna biri. GPS'den gördüğüm kadarıyla Serindere'nin büyük bir kolu hemen tepenin arkasından geçiyor ama oraya yürümeye çok zaman yok.

İnönü yaylasından kareler:

İnönü yaylasında 2 saat kadar kaldıktan sonra Ercuva yaylasına doğru yola çıkıyoruz. Ercuva yaylası İnönü yaylasına göre daha yüksekte yer alıyor. İki yayla arasındaki mesafe yaklaşık 3 KM. Aslında zaman olsa aracı burada bırakıp yürümek büyük keyif verirdi. Ercuva yaylasına geçişimizi her iki yanınızda yüksek köknar ağaçları eşliğinden yapıyoruz. Enfes bir orman yolculuğu sonrasında Ercuva yaylasına geliyoruz.

Ercuva yaylası, İnönü yaylası kadar önü açık bir yayla değil. Büyük bir yayla ama ara ara yer alan ağaçlarla görüş açınız İnönü yaylası kadar uzun değil. Ercuva yaylasında kısa bir mola verip doğanın seslerini dinliyoruz. Saatlerimiz 18:00'i gösterdiğinde ise "yola çıkma vakti geldi" kararını verip toparlanıyoruz.



Geri dönüş yolumuzu Çilekli Köyü üzerinde mi yoksa geriye doğru yapsak tereddütümüz var. Çilekli Köyü'ne doğru yola çıkıyoruz ancak yolun çok uzayacağını düşünerek geldiğimiz yoldan geri dönmeye karar verdik. Sonra yolda karşıdan gelen bir araçı görünce yol vermek için sağa yanaştım. Araçlar yanyan gelince kır saçlı sevimli bir bey kendini tanıtarak söze girişti. Hasan Bey Pamukova'nın yerlisi ve emekli öğretmenmiş. Bizi Çilekli köyünden gitmeye ikna etti. Çilekli Köyü'ne kadar onu takip ederek Çilekli Göletinin yanında geldik. Oralarda kendine yeni bir yayla evi inşa etmiş. Hemen yanı başındaki çilek tarlalarını gösteriyor ve bir anısını anlatarak hoş sohbete girişiyoruz.

Çilekli Köyü 800 metre rakımda büyük bir yayla içinde yer alıyor. Buraya Çilekli Köyü yaylası diyorlar. Çilek yetişmesine açıkcası şaşırdım ama tarlalaların arasında geçerken her yerin çilek olduğunu görüyoruz. Çilek tarlaları damlama sulama teknolojisi ile sulanıyor. Hem daha fazla verim hemde daha kolay şekilde sulandıklarından söz ediyorlar. Çilekli Göletinin mazisi ise iki senelik. Gölet'in kendi içinde su kaynağı varmış ve aynı zamanda bir dere de göleti besliyormuş. Çilekli köyü'ndeki verimli tarlaların sulaması buradan yapılıyormuş.

Çilekli Göleti:

Çilekli Köyü:

Ercuva yaylasından Çilekli Köyü'ne varan yoldan aldığımız bir fotoğraf:

Çilekli köyünden Pamukova'ya inen yol asfalt. Virajlı bu yoldan inerken Pamukova'nın o geniş ovasına tepeden seyrederek Adapazarı-Bilecik yoluna iniyoruz. Aslında buradan yolu oldukça uzaktık. Yaklaşık 70 KM kadar yolu uzattık. Eğer Ercuva'dan geri dönmüş olsaydık yaklaşık 32 KM sonra TEM'e çıkacaktık.

Sudüşen Şelalesi


15.Mart'da işim gereği Bursa'ya gittim. İşim erken bitince erken dönüş yaptım. Yalova tarafına yaklaşınca baktım vaktim var. Hadi bir Su düşen'i ziyaret edeyim dedim. Su Düşen şelalesini en son Mayıs 2007'de ziyaret etmiştim. Asıl merak ettiğim şelalenin bu aylardaki görüntüsü.
Bilgiler:
Yalova Kavşaktan Uzaklık: 14 Km
Rakım: 260 metre
Haritamız:
Termal'e geldikten sonra Üvezpınar Mahallesinden yaklaşık 12 Km uzaklıkta olan bu Şelale'nin yolu oldukça virajlı ama düzgün. Termal'e hemen gelmeden Gökçedere barajını görebiliyorsunuz. Gökçedere barajının su seviyesi diğer barajlarda olduğu gibi oldukça azalmıştı. Şimdi ise karların erimesi ile gayet iyi durumda görünüyor.

Normal binek araçların da gidebileceği bir yol. Su Düşen şelalesine inen yola kolaylıkla eriştim, ancak şelaleye erişmek o kadar da kolay olmadı. Normalde hatırladığım kadarıyla burada bir ufak bir tahta köprü vardı. Ancak bu sefer o tahta köprü yok. Sanırım sulara kapılarak gitti. Allah'tan hazırlıklı çıkmışım. Yanımda botlarım var. Botları giydim. Ancak botların kurtaracağı bir durum yok. Suyun en sığ yeri neredeyse dizlerimi kadar geliyor. Öyle ıslanmaktan falan korkmam ama dağ bayır modunda da değilim. Neyse dereye girdim ve ummuduğum gibi su derenin ortasında dizlerime yakın seviyeye kadar geldi.


Bu ufak ıslanmadan sonra Şelale'nin yanına gelebildim. Şelale ve ben yapayalnızız..Oturdum kayalarn üstüne şöyle biraz şelaleyi seyrettim. Sonrada karelerimi almaya başladım.

Erikli Yaylasında Papatya Denizi


Cumartesi günü Güzeldere Şelalesi ziyaretimizden sonra 14.Nisan Pazar günü Erikli Şelalesi tarafına gitmeyi tercih ettik. Son gittiğimizde kimsecikler yokken havanın ısınması ile gerek yürüyüş grupları gerek piknikçiler yavaş yavaş yaylaya çıkmaya başlamışlar. Tek değişim bu değil..Havaları hızla ısınması ile 23.Mart'ta geldiğimde Erikli Şelalesinin beslediği deredeki su seviyesi azalmış olacak ki bir kolunu besleyemez hale gelmiş. Normalde araçla dere içinden geçip yaylanın yukarı başlangıç noktasına giderdik. Ancak şimdi kurumuş yataktan geçerek istediğimiz noktaya geldik.

Güzeldere şelale gezimize Nuray, Ersin ve Esra'da ile hep birlikte yapmıştık. Ertesi gün Erikli Şelalesi ziyaretine karar verdikten sonra Cumartesi akşamı bizim evde hep beraber kalıp sabahleyin hep beraber Erikli Yaylası yolunu tuttuk. Erikli Yaylasında her yeri papatyalar kaplamış. Papatları bir yandan az ezerek yol almaya çalışsakda, bunda çok başarılı olduğumuzu söylemek zor. Hava oldukça sıcak bu yüzden kendimizi dere yatağı yanında bir yere attık.
Derenin akış hızı yavaşlamış ve sığlaşmış. Bende bunu fırsat bilip dere içine girerek bir kaç kare fotoğraf aldım bu güzel dereden.
Biraz dinlenip eğlendikden ve karnımızı doyurduuktan sonra yaylanın diğer ucuna doğru yürüyüşe geçtik. Yaylanın bitiminde giden patika öyle güzelki bu patikadan çıkmak istemiyoruz. Ancak her şeyde olduğu gibi bununda bir sonu var.

15 Nisan 2008

Güzeldere Şelalesi

Şelaleler ziyaretimiz mevsimi kaçırmadan devam ediyor. Aslında geç bile kalındı diyebilirim. Bu sene yağışlar iyi ama havaların bu kadar hızlı ısınması karların da hızlı erimesini sağladı. Geçen gittiğim Erikli Şelalesinin derenin suyu öyle azalmıştı ki, bir kolu şu anda kurumuş bile durumda.

Bu hafta yeşil Düzce'nin Güzeldere Şelalesini ziyaret ettik. İstanbul'da (Tuzla) 159 KM uzaklıkta olan Düzce'den TEM kavşağından sonra 28 KM keyifli bir yolla Güzeldere Şelalesine erişilebiliniyor. TEM'den Düzce sapağından çıktıktan sonra Gölyaka tarafına dönülerek ve levhalar izlenerek Güzeldere Şelalesine erişmek mümkün.

Düzce TEM Kavşağından sonraki Harita:


Gezi Künyesi:

Tarih: 12.Nisan.2008
Mesafe: 189 KM (İstanbul-Düzce TEM Gişeler: 159 KM, TEM'den Şelale : 28 KM)
Rakım: 618 metre
Şelale Yüksekliği: 120 metre

Güzeldere Şelalesine erişmek için TEM gişelerden sonra 28 KM yol alınıyor ama bu yolu bol bol seyirle geçiyor. Yukarı tırmandıkça Efteni Gölü'nün tamamına hakim bir manzara sizi karşılıyor. Ancak asıl etkileyici olan derin ve yüksek vadiden kıvrımlarla ilerleyen yol. Burası da Doğu Karadeniz'in yerleşimini görmek mümkün. Zaten yöre haklının ağırlıklı Gümüşhane'li olduğu söyleniyor. Özellikle tırmanış yolundaki yüksek vadi manzarası görülmeye değer.

Sonunda yol bizi Güzeldere şelalesine inilecek çayırlığa getiriyor. Aslında ilk gördüğüm manzara beni üzüyor. Burası aslında klasik mesire alanı. Anlayacağınız hani doğa ile başbaşa kalayım diyebileceğiniz bir yer değil. Ancak çevrenin temizliği, bakımlı olması bir nebze bunu hafifletiyor. Sonuçta güzel bir piknik alanı.



Girişte görevli giriş ücreti olan 5 YTL'yi alıyor ve çöp poşetini elinize tutuşturuyor. Aslında tebrik etmek lazım. Çok anlamlı bir mesaj veriliyor. Akşamleyin konaklamak için 5 tane ahşap yapı bulunuyor. Gecelik ücreti 125 YTL. Fiyat çok ekonomik değil ama 6 kişi kalınan bu ahşap yapılarda bir aile kaldığı zaman ekonomik duruma gelebiliyor. Çayırlık alanın girişinde birde Restaurant bulunuyor. Yiyecek, içecek ihtiyacınızı buradan giderebilirsiniz. Yanınızda su getirmenize ise gerek yok. Pek çok çeşmeden içimi güzel su akıyor.

Güzeldere şelalesine ulaşmak için çayırlıktan 81 metre aşağı inen yolu takip etmek gerekiyor. Aşağı inerken iniş kolay ama dönüş yolunu yavaş yavaş almak gerekiyor.

Şelale yolundan bir kare:
Şelale'nin sesini dinlemeye çalışıyorum ama sesi çokda güçlü gelmiyor önceleri. Bu ağaç yoğunluğunda suyun sesi kesiliyor. Çevrede köpekleri görünce Biblo'nun tasmasını takmanın önlemli olacağını düşünüyorum. Bu sefer koştura koştura yoldan ilerliyemiyor.
Güzeldere Şelalesi iniş yolunda görmeye başlıyoruz. Bu noktadan itibaren şelale suyunun 120 metreden dökülüşünü izlenebiliyor.



Şelalenin serinliğini ve yağmurunu hissetmek için en aşağıya şelalenin yanına inmek gerekiyor. İniş yolundaki sıcak ve yoğun oksijenden sonra şelalenin verdiği serinlik rahat bir nefes almamızı sağlıyor. Biblo ise bu noktada geri dönelim moduna giriyor. Fotoğraflarımızı çektikten sonra fazla oyalanmadan geri dönüşe başlıyoruz.

Güzeldere Şelalesi güçlü bir şelale değil, ancak tül tül akışı ve yüksekliği etkileyici. Şelaleye iniş yolu ise gözümüzün yeşile doymasını sağlıyor. Çayırlık alan ise piknik için ideal ama doğa ile başbaşa sessizlik içinde dinlenmek isteyenler için çok da uygun değil.

Şelale'nin hemen yukarısında yaylalar yer alıyor. Ancak yola henüz dozer'in girmediği ve kötü olduğu uyarısını alınca denemekten vazgeçiyoruz. Bu yaylaları bir sonraki bu tarafa yolculuğumuzda ziyaret etmek üzere İstanbul'a dönüş yolculuğuna geçiyoruz.