20 Mayıs 2008

İlkbaharda Menekşe Yaylası


Menekşe yaylası her mevsim farklı güzellikler sunan, İstanbul'a yakın yaylalardan. Farklı manzara ve güzellikler sunan Menekşe yaylasını her mevsim ziyaret ettim. Mayıs aylarında ise adını aldığı menekşelerle kaplı. Ne daha öncesi nede daha sonraki zamanlarda yaylayı bu halde bulamazsınız. Çevre dağlardan gelen sular altında kalan yaylada bu aylarda sular henüz çekilmiştir. Menekşe ve çeşitli yayla çiçekleri yaylanın yeşil çimenleriyle renk yarışı içindedir. Yaylanın belli bölgelerinde beyaz, mor renkleri ile menekşe doğal tarlalarını görmek mümkün.

Yaylanın Elmalı köyü ve çevresindeki mahalleler için önemi büyük. Kış haricinden küçük ve büyük baş hayvanlarını otlatan köylüler, yaylanın sulak bölgelerinde büyüyen otları biçerek kışa hazırlık yaparlar. Kışın her yerin kaplı olduğu, yolların kapandığı bu bölgede hayvanların tek yiyeceği yazın Menekşe yaylasından biçilen ve kurutulan bu otlardır.

Yaylada karşılaştığımız Aşık Seyfi amca yayladan neden su kanal yaptıklarını böyle anlatıyor ve devam ediyor. Bize hoşgeldiniz diyor ama bir yandan da derdini anlatıyor. Son zamanlarda kalabalık gelen yürüyüş grupları (trekking) yaylanın ortasından gelişi güzel yürüyüp otlara zarar verdiğinden söz ediyor. Lakin aracımızı park ettiğimiz yerden geçen 30-40 kişilik bir kalabalık grubu da biz gördük. Aşık Seyfi amcanın dediğinde büyük haklılık payı var. Yayladaki yürüyüşümüzde yaklaşık 1-1.5 metrelik genişlikte bir alanın otların ezilerek açıldığını görüyoruz. Bu noktada rehberlerin belirli bir patika belirleyerek, yaylanın ortasındaki uzun otlaktan değilde, daha kenardan yürünmesi gerektiğini belirtmeleri gerekiyor. Başka bir noktada doğa sever! şehirli yürüyüş gruplarının özellikle peçetelerini yerlere atmaları. Trekking grupları doğa sevdirmekten çok ticari amaç taşımaya başlayınca sevgili müşterilerini üzmemek amacıyla sanırım yürüyüş öncesi uyarılarını da azaltmışlar.

Bu ilk gördüğm şey değil. Trekking grupları doğa severleri barındırdığı gibi seyrekçe yürüyüşe gelen pek çok kişiyi de barındırıyor. Bu yüzden de doğa yürüyüşlerinde nelere dikkat edileceği konusunda çokda bilgi sahibi değiller. Örneğin meyveyi yedikten sonra kabuklarının doğaya atılmaması gerektiği konusunu halen anlamamış çok kişi var.

Menekşe yaylasına gideceksiniz uzun otların, her sene kışları zor geçen köylülerin hayvanları için yegane tek yemin olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu yüzden yaylanın içine doğru ilerlerken uzun otlak kısımlardan uzakta yürümek ve köylüler tarafından her sene tekrar tekrar el emeği ile yapılan toprak su kanallarına zarar vermemek gerekiyor.

Gelelim bu seneki İlkbahar'daki Menekşe yaylası ziyaretimize. Menekşe yaylası TEM-Bursa Yalova çıkışından sonra 38 KM uzaklıkta. Yaylaya Yuvacık barajından Aytepe'yi aşarak erişiliyor.

GPS Kaydımız ve Haritamız:


Menekşe yaylası hem gidiş yolu hemde yaylanın yapısı iyi bir enfes bir yürüyüş parkuru sunar. O bölgede yaylaların arasında Menekşe yaylasının yeri ayrıdır. Çevresinde bulunan Elmalı köyü ve mahalleri ise görülmeye değer. Özellikle Köyün yerleşimi, sakinlerinin misafirperverliği hiç esirgememişlerdir. Motosikletle gittiğim sıcak yaz günlerinde evlerine davet edip soğuk ayran ikramlarını ise hiç unutmam.

Menekşe yaylası bu bölgedeki İnönü ve Ercuva yaylasına göre rakım olarak daha aşağıda kalır ve daha sulaktır. Yaylanın ortasından bu mevsimde daha cılız akan dere ise ortama ayrı bir tad katar. Eğer Nisan ayında yaylaya gelirseniz yaylanın ilk girişinden itibaren arazinin tamamen ot altının sulak olduğunu fark edersiniz. Karların erimesi ile yaylada yürüyüş zorlaşır ve ıslak bir yürüyüş sizi bekler. Mayıs ayında ise bu sulaklık ortadan kaybolmuştur. Derenin suyu ise iyice azalmıştır. Dere görünce dayanamam kurbağa dışında yengeç, balık, semender varmı diye aranırım. Neyseki ayaklarımı soktuğum yerde bu sefer bir tane semender görmeyi başardım. Köylüler burada onlara timsah diyor.


Yaylaya adını veren Menekşeler için her tarafı kaplamış halde. Aracımızı yaylanın ortasında denk gelen yolda bakıyoruz. Yaylanın tam başlangıçında durmadığımızdan önce yaylanın başına doğru yürüyüyoruz. Biblo son derece mutlu. Bir o yana bir bu yanan koşturuyor. Arada bir duruyor otları seçerek mideye indiriyor.

Yaylanın başından bir kare:




Yayla çiçeklerle kaplı. Yaylaya adını veren beyaz menekşeler. Mor ve beyaz menekşeleri her yerde görmek mümkün.


Yaylanın içine doğru ilerledikçe orman ve yayla manzaraları yeşile gözünüzü doyuruyor. Yaylanın devamı Kirazli deresinin doğduğu yere varıyor. Daha önceki gezilerimde söz ettiğim Veysel Dayının yerine çıkıyor. Ancak zamana bakınca Veysel Dayının yerine gidip gelmek için çok da fazla zamanımızın kalmadığını görüyoruz.





Bu arada Biblo bol bol dere geçişi yaparak kendini ıslatmayı yine başardı. Hatta bir ara mola verdiğimizde Biblo titremeye bile başladı. Hemen yürüyüşe geçerek tekrar ısınmasını sağladım.


Yaylada içinde yürüyüşümüzü tamamladıktan sonra aracımıza dönmek için geri dönüyoruz.

17 Mayıs 2008

Kapıçınar, GüneyKöy

5.Mayıs Cumartesi günü bu sefer yayla, göl, dereden biraz uzak tutarak hep önünden geçip gittiğimiz farklı bir patikaya saptık. Türkiye'de güzelliklerin pek çoğu gizli kalmış durumda. Hepsi kendi başına ayrı bir güzel, ayrı bir hikaye barındırıyorlar. Yanından geçip gittiğimiz pek çok yeri görmüyoruz bile. İşte Güneyköy-Termal yolu da bunlardan birisi.

Yeşil Bursa'ya giderken pek çok gözden kaçan güzellik var. Bunlardan biri de Güneyköy'den Termal'e uzanan yol. Bu yola Yalova-Orhangazi arasından girmek mümkün. Yalova çıkışındaki tepenin en üst noktası varıldığından Yeşil-Mavi Yol levhasıyla beraber Güneyköy levhasını takip ederek keyifli bu yola girebiliyorsunuz.

Harita ve GPS İz kaydımız:

Güneyköy yoluna girmeden önce Bursa yolu üzerindeki tepe ilgimizi çekiyor. Bu tepede güneş ve bulutlar bile güzel manzaralar sunuyor. Biblo ile tepeden aşağı sonra yukarı doğru kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Bu arada hemen güneş yönünde kalabalık bir leylek sürüsü hemen yakınımızda bulunan İznik gölü üzerinde inişe doğru geçiyorlar.


Biblo yine yürüyüş için mola verdiğimiz yerlerde ağaçları ve herşeyi koklamayı ihmal etmiyor. Arada sırada çimenlerde yuvarlanıyor, otlardan yiyiyor. Ardından bir koşturma ile çevremde mutluluktan tur atıyor.

Kısa yürüyüşümüzden sonra Güneyköy yoluna doğru gidiyoruz. Güneyköy'e doğru kısa bir yolculuk yaptıktan sonra Kurtköy'e gelmeden önce Kapıçınar levhasını görerek bu yöne doğru yöneliyoruz. Kapıçınar yolunu ağaçlar arasından yapılan bir yolculukla erişiliyor. Biblo arabımızın penceresinden kafasını çıkartarak kesintisiz izlemeyi ihmal etmiyor. Rüzgarn etkisi ile gözünü kısmasın diye oldukça yavaş aldık bu yolu. Yol kenarından akan ufak dere çevrede serinliğini hissettiyor ve rahat bir nefes alıyoruz.


Biblo ile Kapıçınar'a gelip aracımızı park ettikten sonra yürüyüşe başlıyoruz. Kapıçınar adı verilen çınar ağacı kovuğu kökten itibaren boşalmış. İçine rahatlıkla 7-8 kişi girebilecek büyüklükte bir ağaç. Ağacın içine güneş giremiyor. Ağacın içinde bu büyük çınarın dallarını ve yaprakları karanlıktan ışığa doğru güzel bir kare veriyor.


Ağaçtan ileri doğru giden patika yolu izleyerek orman için yürüyüş yaptık. Yürüyüş yolunumuzun hemen kenarından akan derenin sesi ise bize eşlik ediyor. Derenin akış yönünün tersine doğru oynaya oynaya ilerledikçe yeşillikler içinde kayboluyoruz. Zaman zaman güneşi ışınlarını görmek bile zorlaşıyor.



Kapıçınarda yürüyüşümüzden sonra Kurtköy'e doğru yola çıkıyoruz. Kurtköy'den de bir kare almayı unutmuyoruz. Köy'ün içine girmeden Termal'e doğru devam ediyoruz.

GPS'den Gökçedere barajına yaklaştığımızı görünce son bir tepe üzerinde yürüyüş için tekrar mola veriyoruz. Tepenin en üst noktasına varıp çevredeki yürüyüşümüzü tamamladıktan sonra yorgun düşüyoruz ve aşağı doğru inmeye başlıyoruz. Çevreyi daha iyi seyir yapacağımız bir yerde Biblo durup çevreyi dinleniyoruz. Sonra güneşten rahatsız olup serin gölgesini bize sunan ağaçın altında hem kuş sesleri ile dinleniyoruz.

Yolu devam ettiğimizde Gökçedere barajı ile karşılaşıp artık yolumuzun tamamlandığını görüyoruz. Termal üzerinden eve dönerken, Biblo feribota kadar camdan çevreyi seyretmeye devam etti. Feribotta ise yerinde duramayan Biblo ile feribot sefamızı yaparak İstanbul'a dönerek gezimizi tamamlaıyoruz.

14 Mayıs 2008

Denizli Göleti


4 Mayıs Pazar günü hava belirsiz. Ne ben ne de Biblo'nun evde kalmaya niyeti var. Meteoroloji hava yağmurlu diyor. Karabulutlardan zaten belli. Biblo yerinde duramıyor. Bizde daha yakın olan Hacıllı Köyünden geçen Göksu Deresini ziyaret edelim, dere kenarında yağmurda yağsa yürüyüş yaparız diye yola koyulduk. Ağva sınırları içinde bulunan Göksu'ya defalarca gittik. Bu seferki planımız Göksu deresinden daha yukarı Dikenli köyüne doğru yürümek.
Yolumuzu Ballıkayalar üstünden Demirciler köyünden doğru belirledik. Ancak Demirciler köyünü henüz geçtikki yağmur başladı. Önce yavaş yavaş sonra iyice bastırınca planı iptal ettik. Bu durumda hemen yakınımızda olan Denizli Göletine doğru yöneldik. Denizli Göleti geçen sene bir kaç gelmiş ama yazın geldiğim manzara beni üzmüştü. Kuraklığın yaşandığı 2007 yazında Denizli Göleti neredeyse yok olmuştu. Çok çılız beslenen göl neredeyse tamamen kurumuştu. Öyleki sular 50-100 metre geriye çekilip çok küçük bir alanda su kalmıştı.

Haritamız:

Neyseki ilkbaharda bu manzara yok. Denizli Göleti dolu hatta fazla sular bentin oradan akıyor. Denizli Göleti çevresi daha çok piknikçiler tarafından ziyaret ediliyor. Maalesef çevresi çok temiz değil. Ağırlıklı olarak piknikçilerin çöpleri ile dolu. Burayı sevip, sürekli gelip birde kirletme mantığını anlamıyorum. Özellikle yazın sadece çöpler değil, ses kirliliği de son derece fazla oluyor. Doğanın sessizliğini, kuşların cıvıltısını engelleyen 1-2 Km kareye yayın yapan araçlardan yükselen müziği anlamak ise hiç mümkün değil. Bu yüzden yaz aylarında buradan da uzak duruyorum.
Denizli göletinin çevresinde balık avlayanlara da rastlamak mümkün. Sanırım sazan veya çıkıyordur. Ama yazın o kadar çok olta atan görebiliyorsunuz ki, yakında balık kalmaz.
Denizli göletine ilk önce tepeden bakıyoruz. Bu arada yağmurun hafiflemesini araç içinde bekliyoruz. Yanımda yağmurluk var ancak Biblo dışarı çıksa sırılsıklam olacak. Yağmur hafifleyince göletin yanına iniyoruz.

Biblo Hn hemen araçtan fırlayarak çamur deryasında yürümeye başladı.

Su bendinin üzerinden geçtikten sonra toprak yoldan ilerliyoruz. GPS'den gördüğümüz kadarıyla bu yol Darlık barajına kadar gidiyor. Bu yolda 7 Km kadar toprak yolda ilerledikten sonra geri dönüyoruz. Bu yol offroad için keyifli olabilecek bir yol.



Yürüyüş yapmak için Biblo ile çayırlık alana doğru gidiyoruz. Buradan gölete tepeden bakma fırsatını yakalıyoruz. Önce tepeye doğru sonra aşağı inerek ileri doğru yürüyüş yaparak geri dönüyoruz. Biblo ince ince yağan yağmurdan ıslandığı için çok uzun yürüyemiyoruz ve araçımıza binerek eve geri dönüş yolculuğuna başlıyoruz.