31 Ekim 2007

İznik Gölü'nde yağmur altında kamp

19.10.2007 Cuma günü Bursa'da iki toplantım var. Hava güzel. Dedimki mo torumla gideyim. Öylede yaptım. Feribotla geçtiğim Yalova'dan Bursa'ya giderek iki toplantımı yaptıktan sonra amacım İznik gölü kıyısında yalnız kamp yapmaktı. Ama motorcu arkadaşlarımızın planı değişince İstanbul'a dönmeye karar verdim.

Cumartesi günü sevgili arkadaşım Ercan, ben ve Biblo saat 12:00 civarında İznik gölüne gitmek üzere yola koyulduk. Normalde motorlarımızla giderdik ama yağmur risk olunca arabayla gitmeyi tercih ettik.

Diğer arkadaşlarla buluşma saatimiz saatimiz saat 18:00 civarında olacaktı. Bu yüzden amacımız Ercan'la erken giderek hem sohbet etmek, hem ateşte sucuk yapmak hemde göl kıyısında balık tutmaktı. Ama her yerde olduğu gibi İznik gölü'de çekilmiş, kıyıları epey sığ kaldığı için balık tutmak zorlaşmıştı. Maalesef balık konusunda elimiz boş döndük.

Ercan balık tutma denemesi yaparken Biblo izliyor

Sonra buluşma noktasına gidiyor, Ercan'la kamp ocağımızda kahvemizi yudumluyoruz. Sevgili arkadaşım Ercan beni karelemeyi unutmuyor.



Saat 18:00 civarı söz verildiği gibi diğer arkadaşlarımızda geliyorlar. Biblo masanın üstünde herkese merhaba diyor...


Akşam restaurant'ta koyulaşan muhabbet'le birlikte Biblo sıkıyor ve Tolga'nın kucağında uykuya dalıyor. Hemşerim Selçuk abisi de Biblo'yu seviyor.
Daha sonra kamp alanına dönüyor ve geleneksel ateşimizi yakıyoruz.

Taylan Biblo'yu çok seviyor. Biblo'da Taylan'ı.. Biz ona taytay diyoruz.. Biblo Taylan'nın kucağında ateşin sıcaklığı ile ısınıyor. Gece Ercan, ben, Recep, Taylan ile uzun sohbete dalıyoruz. Gece saat 03:00 gibi yağmur başlayınca çadırlarımıza geçiyoruz.

Gece boyunca yağmur yağdı. Biblo ile çadırımızda birbirimize sokularak uyuduk. Sabah kalktığımızda halen yağmur devam ediyordu. Ama geceleyin yağmur damlalarının çadırımızda yaptığı güzel ahenkli sesi unutmayacağım.

Sabah olduğunda herkes çadırını toplayıp yola çıktık. Güzel ve paylaşımlı bir geziyi burada sona erdirdik.


Bayramda Beykoz Tepelerinden Pınarlı'ya

Bayram'ın ilk günü Ereğli'ye gittik. Anne, Babamı ilk günde yalnız bırakmak istemedim. Biblo tabi bu ziyaretten epey mutlu oldu. Biblo misafirliği, misafir gelmesini çok seviyor. Artık gittiğimiz yerleri de tanıdığından daha Ereğli girişinde heyecanlamaya başladı. Gerçi yola çıkarken "Ereğli'ye gidiyoruz kızım" dediğimde kuyruğunu oynatmaya başlamıştı.

Sonrasında Cumartesi günü İstanbul'a geri döndük. Cumartesi dinledikten sonra Pazar sabahtan ne zamandır gitmediğimiz Beykoz'un ardında olan tepelere gidelim istedim. Polonezköy'e girmeden Avcılık Kulübü, Beykoz köpek barınağı yoluna girdik. Amacımız ara toprak yollardan Cumhuriyet köyü'ne,oradan Kurna'ya ve devamında da Ağva'ya uğramadan (kalabalık ve popüler yerler hoşumuza gitmiyor) Pınarlı'ya geçip, Gebze üzerinden evimize dönmek.

Cumhuriyet Köyüne giden toprak yol üzerinde bir ara duraklıyoruz. Biblo hemen keşif turlarına başlıyor.

Bozhane köyünden Kurna'ya giden yol üzerinde bir ara yol görüyoruz ve dalıyoruz. Yol zaman zaman zorlu oluyor. Dalıyoruz orman içine. Bir ara bir dik geçişte durup fotoğraflıyorum. Aracım 3 kapı olduğu için şanşlıyım. Lakin bu aştığımız yerde yaklaşma açısı son derece dar. Biblo ise beni arabanın içinden seyrediyor.

Sonra Pınarlı'da daha önceden gittiğimiz koya gidiyoruz. Orada bir süre dalgaların sesini dinliyor, etrafda geziniyoruz. Yağmur başlıyor ama keyfimizi bozmayıp daha çok keyfimize keyif katıyor. Denizde açıktan geçen balıkçı teknelerini seyrediyor, kaya üzerinden sessizce sadece dalgaların sesini dinleyerek saatlerce duruyoruz. Biblo'da bende ıslanmaktan rahatsız olmuyoruz. Bir hafta sonuda böyle bitiyor ve hava kararmaya başladığı için gece karanlığında evimizin yolunu tutuyoruz.

12 Ekim 2007

Poyrazlar, Sülüklügöl, Akkayalar Köyü

Kamp malzemelerimizi alıp Biblo ile yola koyulduk. Nereye gideceğimizi tam olarak bilmiyoruz. Ormanda biraz yürüyüş, akşamleyin kamp, sabahleyin ise sıcak kahvemizi yudumlayacağımız sakin bir yer arıyoruz.


Önce Soğucak Yaylasına çıkıyoruz ama sisden göz gözü görümüyor. Sonra aşağıya inerek Poyrazlar Gölüne gidiyoruz. Geceleyin orada kampımızı kurup geceyi orada geçiriyoruz.



Sabah kamp ocağımızda kahvemizi yapıp, kahvaltımızı yaptıktan sonra Biblo ile yine yola koyuluyoruz. Bir sonraki durağımız Sülüklügöl ve Sülükgöl'e giden muhteşem yol. Çıkarken Sülüklügöl tarafında akan derenin tamamen kuruduğunu görüyoruz. Ama yolun yarısına kadar akan güzel diğer dere son hızla akmak devam ediyor ama yinede endişeniyoruz. Sülüklügöl'e çıktığımızda ise manzara bizi üzüyor. Sülükgöl'e ufacık kalmış ve suları çekilmiş durumda. Her zamanki gibi bir tek Biblo ile ben varız. Biblo ile gölün çevresini dolaşıyoruz. Burada sessizliğin içinde dinlendikten sonra öğle yemeğimizi yedikten sonra Sülüklügöl'den ayrılıyoruz. Çok üzüldük. Çünkü kuraklık her yeri vuruyor ve güzelliklerimizi kayboluyordu. Belkide önümüzdeki 5-10 sene sonra Sülüklügöl tamamen kurumuş olacak, barındırdığı canlı yaşamla birlikte ölecek.

İşte Sülüklügöl'ün son hali

Sülüklügöl yolundan inerken akan gürül gürül derenin yanında biraz dinleniyor ve suyun dinlendirici sesini Biblo ile birlikte dinliyoruz. Bu arada Biblo susuzluğunu derenin kenarına inip dere suyundan içerek gideriyor.
Sonra Kdz.Ereğli'ye doğru yola koyuluyoruz. Ama Ereğli'ye gelmeden önce Akçakoca'ya geçtikten sonra çok sevdiğimizi Akkayalar Köyü yakınında bulunan dereye uğramadan geçemiyoruz. Bu dere ve çevresi o kadar güzelki... Dere içinde balıklar, güneşi aşağı bırakmayan ağaçlar. İster sessizlik, isterseniz derenin hızlı aktığı yerlerde derenin şırıltısını dinleyebiliyorsunuz.

Biblo burada mutlaka her gelişimizde bir dereye girer veya dere geçişi yapar. Bu seferde bacaklarını soktu ve ıslandık.

Aşağıdaki fotoğrafdaki suyun durulduğu bu yerde pek çok balık bulunuyor.

İşte bu gezimizin haritası. Uğradığımız noktaları kırmızı ile işaretledik.

Hacıllı Köyü-Göksu Deresi

29.Eylül.2007
Biblo, sevgili çocukluk arkadaşım Ersin, ben, Esra ve Nuray'la birlikte hep beraber doğayla iç içe bir piknik yapmak üzere Ağva tarafında bulunan Hacıllı Köyü'ne gittik. Biblo kalabalığı seviyor. Bugün mühtiş bir gün geçirdi kerata.. Zaten oldu olalı Hacıllı Köyüne gittiğimiz Göksu deresi civarını hep çok sevmişti. Birde onu sevenlerle birlikte olunca daha da bir mutlu oldu.


Saat 09:30'da başlayan yolculuğumuzun ilk durağı Ballıkayalar oldu. Kısa bir yürüyüş ardından çayımızı içip yola asıl hedef olan Hacıllı Köyü'ne doğru devam ettik. Hacıllı Köyü'nü geçip Göksu Deresine vardıktan sonra ilk işimiz Göksu Deresi kıyısında ufak bir gezinti oldu.

Bir ara derenin karşı tarafına geçip, suyun şırıltısı eşliğinde dinlendik. Biblo ise kaya tırmanışı denemelerinde bulundu. Ama çokda başarılı olamayıp geri döndü.


Ersin'de kaptanlık var. Ama bu sefer pilotluğa özenmiş ve bir helikopter satın almış. Şimdilik oyuıncak boyutunda darısı gerçek boyutlarında bir helikopter alması. Dememişler ama biz diyelim. En iyi helikopter arkadaşının helipkopteridir.

Göründüğü kadar kolay uçmuyor bu aletler. Ersin neyse o gün bize epey; düşmeli kalkmalı olsa da :), helikopter uçuş gösterisi yaptı.

Bir ara kampçılarla gelen yavru köpek, bizi ziyaret etti. Tabi Biblo bozuldu bu işe. Ona havladıysa da köpek hiç üzerine alınmadı.
Bulunduğumuz bu güzel mekanda dinlendikten sonra Pınarlı Köyü'nün ilerisinde bulunan güzel koay gittik. Buradaki güzel mekanları ziyaret ederek gezimizi noktaladık ve eve geri dönüş yolculuğuna başladık. Biblo giderken yine Nuray'ın kucağında uyudu.

Yağmurda Aytepe


23.Eylül.2007: Yağmur durdur mu bizi? Biblo durmaz, eee bende durmam. Nuray'da bize katılarak gezimize başladık. Önce yönümüzü Kuzey Marmara tarafına yönelttik orada kesin yağmu yoktu ama nedense canım İzmit'in Güney'ine gitmek, yine yükseklere gitmek istedim. Orada yağmur olasılığı yüksekti. Ne olacaktı ki? Alt tarafı yağmur. Aytepe'ye doğru yöneldiğimizde bulutta ilk damlalarını bırakmaya başlamıştı. Ama temiz hava alma isteğimizi bir yağmur durdurmaz dedik ve yola devam ettik. Yağmur Aytepe'yi aştığımızda daha da şiddetlenmişti.
Aracımızı park edip yağmur altında yürüşümüz başladı. Evden maalesef çıkarken yağmurluğumu unutmuş ben bu yürüyüşün sonunda Biblo ile sırıl sıklam olduk. Biblo yağmuru çok sevdi, üstüne üstlük birde sulara girip çıkınca ıslanmanın yanısıra birde çamur içinde kaldı.

Arabamıza geri döndüğümüzde Nuray hariç hepimiz sırılsıklam olmuştuk. Karnımız iyiden iyiye açıktı. Sonra yağmur altında ateşimizi yakıp sucuğumuzu yaptıktan sonra arabamızla geri dönüş yolculuğuna çıktık. Biblo doğal olarak bu kadar ıslandıktan sonra titremeye başladı. Nuray hemen onu sarmaladı, bende ısıyı yükselttim. Biblo kendine geldiğinde neredeyse eve varmıştık. Bir günü de böyle bitirdik.